Toplumda çocukların işlediği suçlar ve adalet sisteminde yer alış biçimleri, sadece hukukî değil aynı zamanda sosyal, psikolojik ve etik bir mesele olarak karşımıza çıkar. “Suça sürüklenen çocuk” kavramı, Türk hukuk sisteminde çocukların suçla ilişkisini tanımlarken dikkatle seçilmiş bir ifadedir. Burada amaç, çocuğu damgalamadan, haklarını gözeterek, koruyucu ve onarıcı bir adalet anlayışıyla yaklaşmaktır.
Suça Sürüklenen Çocuk Kimdir?
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’na göre, “kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiasıyla hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan, ya da bu fiilden dolayı güvenlik tedbirine karar verilen çocuk” SSC olarak tanımlanır. Burada önemli olan nokta, çocuğun suçlu ilan edilmemesidir. Çünkü yargılama sonuçlanmadan çocuğu “suçlu” olarak görmek hem masumiyet karinesine aykırıdır hem de çocuğun gelişimini olumsuz etkiler.
Yaşa Göre Ceza Sorumluluğu
Türk Ceza Kanunu (TCK), çocukların ceza sorumluluğunu yaşlarına göre düzenler:
-
12 yaş altı: Ceza sorumluluğu yoktur. Haklarında yalnızca koruyucu–destekleyici veya güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
-
12–15 yaş arası: Çocuğun fiilin anlamını ve sonuçlarını algılama, davranışlarını yönlendirme yeteneği araştırılır. Eğer bu yeteneğe sahipse cezalar büyük ölçüde indirilir.
-
15–18 yaş arası: Ceza sorumluluğu vardır; ancak yetişkinlere kıyasla daha az ceza verilir.
Bu sistem, çocukların biyolojik, zihinsel ve psikolojik gelişim düzeylerini gözeterek şekillendirilmiştir.
Çocuklara Özgü Yargılama Usulleri
Suça sürüklenen çocuklarla ilgili süreçlerde, yetişkinlerden farklı usuller uygulanır:
-
Çocuk Büroları: Cumhuriyet savcılıklarında kurulu özel birimlerdir.
-
Zorunlu Müdafi (Avukat): 18 yaşından küçük çocuklar için istem aranmaksızın avukat atanır.
-
Sosyal İnceleme Raporu: Çocuğun kişisel özellikleri, aile yapısı, sosyal çevresi dikkate alınarak hazırlanır.
-
Çocuk Adli Görüşme Odaları: İfade ve sorgularda çocuğun psikolojik olarak zarar görmesini önlemek için uzman eşliğinde yapılan görüşmelerdir.
-
Kimlik Gizliliği: Çocuğun kimliği hiçbir suretle açığa çıkarılamaz; medyada teşhir edilmesi yasaktır.
Tedbirler ve Alternatif Çözümler
Çocuk adalet sisteminde temel ilke, cezalandırmadan önce koruma ve topluma kazandırmadır. Bu nedenle şu alternatifler öne çıkar:
-
Koruyucu–Destekleyici Tedbirler: Danışmanlık, eğitim, sağlık ve barınma gibi tedbirler.
-
Uzlaşma (Onarıcı Adalet): Çocuk ve mağdurun uzlaştırılması; zararın giderilmesi, özür dileme, toplumsal hizmet gibi yollar.
-
Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi: Çocuğun yeniden suç işlememesi hâlinde dava açılmaz.
-
Tutuklamanın Son Çare Olması: Tutuklama yalnızca istisnai durumlarda uygulanır; öncelik denetimli serbestlik ve adlî kontroldedir.
Sayısal Veriler
TÜİK verilerine göre 2024 yılında güvenlik birimlerine gelen çocukların karıştığı olay sayısı 612.651’dir. Bu olayların yaklaşık 202.785’i çocukların suça sürüklenmesi gerekçesiyle gerçekleşmiştir. Bu rakamlar, çocukların suçla temasının toplumsal ölçekte önemli bir sorun olduğunu göstermektedir.
Uygulamada Sık Yapılan Hatalar
-
Çocuğun avukatsız ifadesinin alınması.
-
Medyada çocuğun kimliğinin açık edilmesi.
-
Ceza ve tutuklamanın ilk seçenek olarak görülmesi.
Doğru olan, çocuğun hakları korunarak, uzlaşma ve tedbirlerin öncelenmesi ile sürecin yönetilmesidir.
Suça sürüklenen çocuk kavramı, çocukların adalet sisteminde yetişkinlerden farklı ve özel bir statüye sahip olduğunu gösterir. Bu yaklaşım, çocuğun damgalanmasını önlemeyi, onu yeniden topluma kazandırmayı ve koruyucu tedbirleri esas alır. Çocukların işlediği fiillerin yalnızca bir suç olarak değil, aynı zamanda bir toplumsal uyarı işareti olarak görülmesi gerekir.
Çocuk adaletinde en büyük amaç, çocuğu kaybetmeden, ona fırsat vererek geleceğe yönlendirmektir.